Televizyonlar veya gazeteler, sizi sürekli bu dünya hakkında bilgilendirir, bu dünyadaki gündemle meşgul eder, reklamlarla maddesel düşkünlük adapte eder ve sizleri maddesel hayata kapatır. Peki insan sadece maddeden oluşmuş ve madde düşkünü bir canlı mıdır?
-Arkadan çekiştirmeyi, yüze karşı eglenmeyi adet edinen herkesin vay haline! O ki, mal toplamış ve onu sayıp durmuştur. (O), malının kendisini ebedi kılacagını zanneder. (Hümeze Suresi 1-2-3)
Bu sureyi ilk okudugumuzda kafamızda oluşan figür, büyük bir ihtimalle filmlerde gördügümüz, orta yaşlı, hafif şişman, kolları bileziklerle dolu, günlere katılan, dedikodu yapan bir kadındır ve o kadından bahsedildigini düşünürüz. Oysa ki bu suredekileri birebir olarak, erkek yada kadın farketmeksizin yapıyoruz. Allah sureye, şu ayetlerle devam ediyor,
-Hayır! Andolsun ki o, Hutame'ye atılacaktır. Hutame'nin ne oldugunu bilir misin? Allah'ın, tutuşturulmuş, (yandıkça) tırmanıp kalplerin ta üstüne çıkan ateşidir. Onlar (bu ateşin içinde) uzatılmış sütunlara baglanmışlar ve o vaziyette o (ateş) üzerlerine kapatılmıştır. (Hümeze 4-5-6-7-8-9)
Görüldügü üzere sonsuz rahmet ve merhamet sahibi olan Allah, dünya malına ragbet edenlere ve mallarıyla ebedi kalacagını sananlara bir sure gönderiyor. Bu sureler peygamber efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'e bildirildiginde, o da etrafındaki müslümanlara aktarıyor, müslümanların suratları kızarıyor ve içlerine Allah kelamı doluyordu. Fakat o insanlar utanıyorlardı. Çünkü eskiden günahkarlardı ve her vahiy geldiginde, dehşete düşüyorlardı, çünkü Allah, gizlediklerini de apaçık şekilde karşılarına çıkarıyordu.
Düşünün, hayatınızı bir hafta boyunca bir projeksiyona yansıtıp, tüm sevdiklerinize izlettiklerini. Ne kadar günah işlerdiniz? İşte hesap vakti geldiginde, tüm sevdiklerimiz, biz hesap verirken, yanımızda bulunacak ve şahitlik edecekler.
- (Dogrusu) size Rabbiniz tarafından basiretler (idrak kabiliyeti) verilmiştir. Artık kim hakkı görürse faydası kendine, kim de kör olursa zararı kendinedir. Ben üzerinize bekçi degilim. (En'am 104)
Allah bu surede, insana verilmiş en büyük özelliklerden birisine deginiyor, idrak kabiliyeti. Allah insanlara eşyayı görebilmeleri için nasıl maddi gözler vermişse, gerçekleri kavrayabilmeleri için de halk arasında kalp gözü olarak geçen, idrak güçleri vermiştir. Bu da insanın, sadece maddesel bir varlık olmadıgına örnektir.
İnsan uykudayken, gözleri kapalıdır fakat rüya görür, sizce insan, rüyayı hangi gözü ile görür? Halk arasında kalp gözü olarak geçer fakat mantıksal tanımı, idraktır.
Yani kısacası yaratıcımız bizlere, 'Size can verdim, ruhunuz var, maneviyatınız var. Akıl verdim, düşünceleriniz var, idrakınız var. Geçici hayatınızda bunları kullanmazsanız, ebedi hayatınıza başarısız gelecek ve sınavı geçemeyeceksiniz' diyor. Allah bizleri yaratıp, kendi halimize bırakıp, daha sonra sorguya cekebilirdi, ama O, vahiy gönderdi, dogru yolu bulmamız konusunda bizi yönlendirdi, birebir bizlerle irtibata geçti, sırf onun nimetlerinden her iki tarafta da faydalanabilmemiz için. Fakat biz insanoglu olarak doymak bilmiyoruz, yarattıgı güzel şeylerden tad almak yerine, bizleri yoldan cıkarmak ve şükürden saptırmak isteyen şeytanın yani baş düşmanımızın yolundan gidiyoruz. Allah dogruyu ve yanlışı açıkca ortaya koydugunu bu ayette belirtiyor:
-Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk, sapıklıktan ayırd edilmiştir. Artık her kim tağutu inkar edip, Allah'a inanırsa, saglam bir kulpa yapışmıştır ki, o hiçbir zaman kopmaz. Allah, her şeyi işitir ve bilir.'' (Bakara, 2/256)
Peki şeytan, insanın yaratılmasından sonra ne diyordu? -Sonra, elbette onlara, önlerinden, arkalarından, saglarından ve sollarından gelecegim ve onların çogunu şükredenlerden bulmayacaksın. (Araf Suresi 17) Özet şu ki, Allah iyiyi ve kötüyü açık ayetleriyle ayırmış, şeytan ise insanları saptırmak için kötüye yönlendirecegini belirtmiştir.
Kuran'da sürekli ahlaktan bahsedilmesi tesadüf degildir. Çünkü ahlak, insanın kendi seçimleriyle oluşturdugu bütün iyi şeylerin toplamıyla gelişen bir olgudur. Gelin, milattan önce 384 yılında dogan, ünlü felsefeci Aristoteles'in bir sözünü inceleyelim.
"Bir insanı akıl yönünden eğitip de ahlak yönünden ihmal ediyorsanız, toplumun başına bir bela arıyorsunuz demektir."
Sözün anlamını açıklama geregi duymuyorum, yeterince açık, hele ki Türkiye sınırları içerisinde yaşayanlar için, çok çok açık bir söz. Ülkemizde ne yazık ki ahlak tanımı, namus üzerine kurulu, çıplaklıkla endeksli bir hal almış durumda, zihniyet şu ki, yalan söyleyebilir ve küfür edebilirsiniz, bu sizi ahlaksız yapmaz, ama mini etek giyiyorsanız, ahlaksızsınızdır. Bu Türkiye'nin genel zihniyetidir. Şimdi batıdaki ahlak kavramına bakalım. Orada ise ahlak, dürüstlük, saygı ve güven temelleri üzerine kuruludur, namus veya çıplaklık 3. hatta 5. plandadır. Peki hangisi dogru? Tabii ki her ikisi de yanlış. Çünkü ahlak hepsini kapsayan, insanda bulunan tüm iyi davranışların bütünüdür.
Şunu unutmayın, iyiligi de kötülügü de siz seçersiniz. Şeytan size sadece fikir verebilir veya o kötülügü yapmanız için size bahane getirebilir ama asla ve asla size dogrudan o kötülügü yaptıramaz. Kötülügün ve iyiligin sonu yoktur, eger iyilik yolunda ilerlemeyi seçerseniz, Allah size bu konuda yardımcı olacagını Kuran'da vaad ediyor. Fakat kötü yola sapanlara ise hiçbir hidayet verilmeyecegini söylüyor. Allah'ın hidayetinden yoksun kalmak demekte, tüm kainat dile gelse bile iman etmeyecek insanlar demektir. İşte bu yüzden ateistler sizi, siz de ateistleri anlayamazsınız, çünkü siz dinin içerisinden, Allah'ın hidayetiyle olaya bakarken, onlar dinin dışarısından maddesel hayattan bakarlar.
İnsan ögrenir, düşünür, aşık olur, nefret duyar, üzülür, mutlu olur vb. birçok duygu, davranış ve idrak gibi vasıflara sahiptir, yani tamamen maddesel degiliz, bir de ruhumuz var ki bu dünyada yaptıgımız iyi davranışlar sonucunda olgunlaşır. Unutmayın, öldügümüzde bu dünyada bedenimiz kalacak, ruhumuz ise bizimle ahirette olacaktır. (Tabi inananlar için bu sözlerim)
Okudugunuz için teşekkürler, ilk yazıya olan ilgi beni gerçekten mutlu etti fakat 2 gün boyunca psikolojik olarak kendime gelemedim, cok kötü bir mutsuzluk çöktü üzerime, yeni yeni iyileşiyorum ve bu yazıyı yazabildim. Bu bilgileri yazma işi agır geldi bana sanırım, neyse Allah hayırlısını versin hepimzi adına, tek istegim, dürüst ve hoşgörülü insanlar görebilmek etrafımda. Bunun için savaşmaya devam, hadi saglıcakla.
Allah yolunu açık etsin kardeşim yine çok iyi yazmışsın.
YanıtlaSilTeşekkür ederim kardeşim, elimizden geldigince. Yazarken ben de bilgilenmiş oluyorum, araştırarak dogru bilgiye ulasmaya calısıyoruz işte.
YanıtlaSil